Ana içeriğe atla

Halkla İlişkilerin Sonu Geldi Mi?

28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” PR sektöründe panik etkisi yaratmıştır. Kanunun 61. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının reklam yapmak amacıyla yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam olarak kabul edilir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılması yasaktır.” maddesi PR sektöründe bomba etkisi yaratmıştır. Bu endişe  PR açısından yersiz olmalıdır çünkü PR demek, PR ajansının destek verdiği kurumun faaliyetlerini, ürünlerini, sunduğu hizmetleri ikna kabiliyeti ile ilgili mecralara aktarabilmesidir. Bunu yaparken de çalıştığı kurumla ilgili övücü ifadelerin kullanılmamasının gereklidir. Bu işi tamamen ticari bir zihniyette yönetmeye çalışan PR ajanslarının hem itibarı hem de güvenilirliği zedelenmekte dolayısıyla ister istemez o PR şirketinin çalıştığı kuruma da olumsuz yönde etkisi olabilmektedir. Reklam maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı PR ajanslarıyla reklam çalışmalarını yürütmek isteyen şirket yöneticileri de sektörün imajını olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle son zamanlarda PR şirketlerinin karlılık oranlarının azalmasıyla birlikte bazı PR şirketleri bu tür firma taleplerini kabul edebilmekte ve PR sektörünün imajını sekteye uğratmaktadır. Dolayısıyla devlet, çözüm bulmak amacıyla çeşitli tedbirler almayı uygun görmüştür. Özellikle sosyal medyada haber görünümlü reklamlar bu tedbirlerin alınmasının kaçınılmaz hale getirmektedir. Kimi zaman fark edilmese de sosyal medya fenomenleri, belirli bir ücret karşılığında reklam içerikli paylaşımlarda bulunabilmekte ve tüketici de bunun reklam amaçlı olduğunun farkına varamamaktadır.

Yeni kanun, örtülü reklamın tanımını yapmıştır. Buna göre, bir ürünün ya da markanın gereksiz bir biçimde tanıtılması örtülü reklam kapsamına girmektedir. Yani örtülü reklamın var olduğunu saptayabilmek için reklam yapma iradesinin bulunması gereklidir. Reklam kurulu bir haberin reklam amaçlı yapılıp yapılmadığını o haberin içeriğinde rakip firmaların mal ve hizmetlerinden bahsedilip, bahsedilmediğine bakmakta ve bu kriterler doğrultusunda bir değerlendirme yapmaktadır. Eğer haberde sadece tek bir markadan bahsediliyorsa burada reklam olgusundan söz etmek mümkün görünmektedir. Peki neden PR’ın bu konularla ilgisi yokken çıkan bir kanun yüzünden PR şirketleri tedirgin oluyor? Çünkü PR denilince maalesef akla algıları tek yönlü etkileyen, gizli reklam yapılmasına olanak sağlayan, reklam haber yaratan bir sektör olarak akıllarda yer ediniyor. Dolayısıyla bu kanun aslında PR’cıları değil, aslında medya sektörünü etkilemektedir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İkincil Veriler Nedir?

“ Bilgi veren, sorunu çözmemize ya da karar vermemize yardımcı olan her türlü bilgi ya da olguya veri adı verilir .” [1] Bir araştırmanın yapılabilmesi için verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Araştırma öncesinde hangi verilere ihtiyaç duyulduğunun belirlenmesi gereklidir. İster nitel, ister nicel araştırma olsun gerekli olan verileri elde etme yöntemleri çeşitlilik göstermektedir. Örneğin kütüphane, deneyler, gözlemler, kurum ve kuruluşlardan verilerden elde edebilmek mümkündür. Burada önemli olan araştırma için kullanılan verilerin doğru olmasıdır. [2] Araştırma kaynakları ve kurumsal kaynaklar birbirinden farklılık göstermektedir. Araştırma raporları, geçmiş zamanda gerçekleştirilmiş araştırmaların raporlarını içermektedir. Oysa ki kurumsal kaynaklar dergiler, makaleler, gazeteler vb. yayınları içermektedir. Kaynaklar birincil veri ve ikincil veri kaynaklar olarak ayrılmaktadır. Birincil veri kaynaklarda yazar, olayın bizzat tanığıdır. Yazarın hayatta olup olmadığı önemli değildir.

Pazarlamanın Tarihsel Gelişimi ve Dönüşümü

Pazarlama tarihi, insanlık tarihi kadar eskiye dayandırılmaktadır. 1850’li yıllardan itibaren pazarlama alanı birçok evrimleşme geçirmiştir. Kavramın evrimleşmesinin nedenleri; teknolojinin, özellikle internetin yaygınlaşması, globalleşmenin meydana gelmesi ve insanların eğitim alma sürelerinin artmasıyla bilinçlenmenin artması olarak gösterilmektedir. Bütün bu nedenler neticesinde dünya tek bir Pazar konumuna gelmiştir. İletişim araçlarının gelişimi ile iletişim artmış ve böylece pazarlama kavramı değişim sürecine girmiştir. Geleneksel pazarlama, üretim ve satış kavramlarına vurgunun yapıldığı bir dönemi kapsamaktadır. Geleneksel pazarlamanın temel amacı en uygun ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma karmasını oluşturmaktır. İşletme odaklı bir yaklaşım söz konusudur. Geleneksel pazarlamada ne kadar çok kişiye satış yaparsan o kadar iyi mantığı bulunmakta, dolayısıyla müşterilerin özellikleri, davranışları, yaklaşımları dikkate alınmamaktadır. Müşteri hep geri planda kalmaktadır. Çünkü ü

Kuhn'un Paradigması

        Thomas Kuhn’un kaleme aldığı 1962 yılında yayınlanan “Bilimsel Deneyimlerin Yapısı” adlı eser, bilim dünyasında geniş bir etki yaratmış, konunun analizi açısından farklı bir yer edinmiş, pek çok bilim adamı tarafından bilim dünyasına yol gösteren bir eser olarak tanımlanmıştır.  19. yy ile birlikte Evrim Teorisi’nin ortaya çıkmasıyla toplum bilimleri ve doğa bilimleri önem kazanmaya başlamıştır. Ünlü bilim felsefecisi Imre Lakatos’a göre bilimsel geçmişi olmayan bilim felsefesi bir işe yaramayacağı görüşüne nazaran Kuhn’un görüşü, bilim tarihini bozmaya yönelik uygulamaların bilime zarar vereceği şeklinde olmuştur. Bilgilerin nesnel ölçütlerle ölçülebileceğinden ziyade çeşitli ama kendi içinde birbiriyle örtüşen izlenimlerin çatışmasıyla ortaya çıkan kavramsal değimlerle yaratılabileceğinden bahsetmektedir. Kuhn, birbiri ile rekabet içinde olan birbirinden farklılık gösteren bilimsel bakış açısına “Paradigma” adını vermiştir. Bu kavram dahilinde bilim ve bilim adamı tanımların