Ana içeriğe atla

İkincil Veriler Nedir?

Bilgi veren, sorunu çözmemize ya da karar vermemize yardımcı olan her türlü bilgi ya da olguya veri adı verilir.”[1] Bir araştırmanın yapılabilmesi için verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Araştırma öncesinde hangi verilere ihtiyaç duyulduğunun belirlenmesi gereklidir. İster nitel, ister nicel araştırma olsun gerekli olan verileri elde etme yöntemleri çeşitlilik göstermektedir. Örneğin kütüphane, deneyler, gözlemler, kurum ve kuruluşlardan verilerden elde edebilmek mümkündür. Burada önemli olan araştırma için kullanılan verilerin doğru olmasıdır.[2]
Araştırma kaynakları ve kurumsal kaynaklar birbirinden farklılık göstermektedir. Araştırma raporları, geçmiş zamanda gerçekleştirilmiş araştırmaların raporlarını içermektedir. Oysa ki kurumsal kaynaklar dergiler, makaleler, gazeteler vb. yayınları içermektedir. Kaynaklar birincil veri ve ikincil veri kaynaklar olarak ayrılmaktadır. Birincil veri kaynaklarda yazar, olayın bizzat tanığıdır. Yazarın hayatta olup olmadığı önemli değildir. Önemli olan yazarın yazdığı kaynakta olayları bizzat yaşamış olması yeterlidir. Araya başka bir kimse girmemelidir. İkincil veri kaynakları ise, kaynakların başka kimseler tarafından iletimidir. Başka bir deyişle kişiler birçok yayını okuyup, o yayınları bir özet şeklinde sentezleme yoluna giderlerse oluşturdukları kaynak ikincil veri kaynak olmaktadır.[3]
İkincil veri kaynakları, birincil veri kaynaklarından elde edilmiş bilgilerden oluşmuş kaynaklardır. Araştırma yapılırken birincil veri kaynaklarını kullanmak bilgi güvenilirliği açısından çok daha doğrudur ancak bu tür kaynaklara çoğu zaman erişim zorluğundan dolayı ikincil veri kaynakları sık olarak kullanılmaktadır.[4] Her ikincil kaynak güvenilir değildir. Elde edilen bilgilerin doğruluğunu ve tutarlılığını araştırmak önemlidir. Bu tür verileri kullanmadan önce nereye ulaşmak istediğimizin cevabını net bir şekilde vermek gereklidir. Sonrasında ikincil verilerde yer alan kaynakların güncelliğini, kaynak sahibinin yeterli donanıma sahip olup olmadığı araştırılmalıdır. Bulunan ikincil verilere atıf yaparken kaynağının nereden alındığını net bir şekilde belirtmek de bize doğru bilgiye ulaşım konusunda avantaj sağlayacaktır.
İkincil veri kaynakları içsel ve dışsal olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. İçsel ikincil veri kaynakları belli bir kurum için yapılmış olan ve o kurumu ilgilendiren araştırmalardır. Örneğin, o firmaya ait satış raporları, muhasebe kayıtları, müşteri kayıtları, envanter kayıtları vb. Dışsal ikincil veriler ise kurum dışı kaynaklarca oluşturulmuş verilerdir. İçsel bilgiler kimi zaman kullanıma hazır bulunurken, kimi zaman ise araştırma yapan kişiye katkısı olması açısından süreç gerektiren bir bilgi türüdür. İçsel bilgiler, yüksek maliyetli değildir. Kurumun çoğunlukla kendi hazırladıkları bilgiler olduğundan dolayı kurum için maliyet açısından avantaj sağlarlar.[5]
Dışsal veri kaynaklarından hangisinin daha fazla öneme sahip olduğu net olmamakla birlikte aranılan cevaba göre kaynakların önemi farklılık gösterebilmektedir.[6] Dışsal kaynaklara devlet kurumları, kütüphane, ticari birlikler, özel amaçlı araştırmalar, internet örnek olarak gösterilmektedir. Devlet kurumları düzenli bir şekilde raporlar hazırlar bunlar önemli bir ikincil veri kaynağıdır. Çünkü bu tür raporlar sayesinde çeşitli demografik bilgiler elde edilmektedir. Ticaret ve sanayi odaları gibi birliklerin yayınlamakta olduğu raporlar ve basılı materyaller de ikincil veri kaynağına girmektedir. Ayrıca buranın üyesi olan firmalar odaların kütüphanelerinden de yararlanabilmektedir. Veri tabanları hem içsel hem de dışsal ikincil veri kaynakları içine girebilmektedir. İçsel veri tabanları kurumun ürünlerinin, müşterilerinin bilgilerinin saklanıldığı veritabanıdır. Örneğin müşterilerin e posta, telefon, kredi kartı bilgileri burada depolanmaktadır. Dışsal veri tabanlarında ise kurumda dışarıdan hizmet sağlayan şirketlerin veritabanlarındaki datalardır.[7] İnternet, kaynaklara ulaşabilmek amacıyla kullanılan en önemli verikaynaklarından biri haline gelmiştir. Bilgiye erişmenin artık son derece kolay hale getiren internet, önceleri yazılmış olan bilgileri de kendisini dahil ederek araştırma yapan kişilere sunan bir fırsat haline gelmiştir. Kurumlar, paydaşlarına hizmet ve ürünlerini bu şekilde üretmeye başlamış ve birçok kurum kendi bünyesinde sanal kütüphaneler oluşturmuştur.[8] Bunun yanında özel amaçlı araştırmalar da kurumların ikincil veri kaynaklarına dahildir. Bu tür araştırmalar “Reklam araştırmaları, memnuniyet araştırmaları, kamuoyu yoklamaları, medya araştırmaları, fizibilite araştırmalarıdır[9] Reklam etkinliğinin belirlenmesinde reklam araştırmaları büyük rol oynamaktadır. “Bu araştırmalar reklam mesajının oluşturulmasında büyük yarar sağlamalarının yanı sıra, reklam sonrası araştırmalarda elde edilen verilerin kıyaslamalı olarak değerlendirilmesinde de büyük önem taşımaktadır.”[10] Memnuniyet araştırmaları kurum içinde çalışanların bağlılıklarını ölçmesini hedefleyen faaliyetlerdir. Medya araştırmaları ile kurumsal iletişim departmanı kendileri ile ilgili çıkan haberleri takip ederek raporlama yapmaktadır. Özel amaçlı araştırmalardan elde edilen veriler genellikle gazete ve dergilerde yer alabilecek veriler değildir. Bu tür araştırmalar maliyetlidir ve bu hizmetten faydalanan kurumların veriler üzerinde hiçbir denetim yetkisi bulunmamaktadır.[11]



[1] Rauf Arıkan, Araştırma Teknikleri ve Rapor Hazırlama, Asil Yayın Dağıtım, 2007, s.99.
[2] Rauf Arıkan, Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Nobel Yayınları, 2013, ss.44-45.
[3] Saim Kaptan, Bilimsel Araştırma ve İstatistik Teknikleri, Tekışık Web Ofset Tesisleri, 1998, ss.127-130.
[4] Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Nobel Yayınları, 2011, s.135.
[5] Ercan Gegez, Pazarlama Araştırmaları, Beta Yayınları, 2010, s.72-73.
[6] İsmail Tufan, “Ampirik Araştırma Yöntemleri Teori ve Pratik”, s.47. http://www.itgevakif.com/pdfs/AmpirikAra%C5%9Ft%C4%B1rmaY%C3%B6ntemleri_itufan_sicher.pdf
[7] Ercan Gegez, Pazarlama Araştırmaları, Beta Yayınları, 2010, s.73-75.
[8] Aysel Aziz, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri ve Teknikleri, Nobel Yayınları, 2008, s.67.
[9] Rauf Arıkan, Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Nobel Yayınları, 2013, s.30.
[10] Eda Er, “Kampanya Öncesi Reklam Araştırmalarının Reklam Kampanyasının Uygulanmasındaki Rolü ve Önemi”, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S:1, 2014, s.63.
[11] Bilge İspir, Kurumsal İletişimde Araştırma ders notları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pazarlamanın Tarihsel Gelişimi ve Dönüşümü

Pazarlama tarihi, insanlık tarihi kadar eskiye dayandırılmaktadır. 1850’li yıllardan itibaren pazarlama alanı birçok evrimleşme geçirmiştir. Kavramın evrimleşmesinin nedenleri; teknolojinin, özellikle internetin yaygınlaşması, globalleşmenin meydana gelmesi ve insanların eğitim alma sürelerinin artmasıyla bilinçlenmenin artması olarak gösterilmektedir. Bütün bu nedenler neticesinde dünya tek bir Pazar konumuna gelmiştir. İletişim araçlarının gelişimi ile iletişim artmış ve böylece pazarlama kavramı değişim sürecine girmiştir. Geleneksel pazarlama, üretim ve satış kavramlarına vurgunun yapıldığı bir dönemi kapsamaktadır. Geleneksel pazarlamanın temel amacı en uygun ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma karmasını oluşturmaktır. İşletme odaklı bir yaklaşım söz konusudur. Geleneksel pazarlamada ne kadar çok kişiye satış yaparsan o kadar iyi mantığı bulunmakta, dolayısıyla müşterilerin özellikleri, davranışları, yaklaşımları dikkate alınmamaktadır. Müşteri hep geri planda kalmaktadır. Çünkü ü

Kuhn'un Paradigması

        Thomas Kuhn’un kaleme aldığı 1962 yılında yayınlanan “Bilimsel Deneyimlerin Yapısı” adlı eser, bilim dünyasında geniş bir etki yaratmış, konunun analizi açısından farklı bir yer edinmiş, pek çok bilim adamı tarafından bilim dünyasına yol gösteren bir eser olarak tanımlanmıştır.  19. yy ile birlikte Evrim Teorisi’nin ortaya çıkmasıyla toplum bilimleri ve doğa bilimleri önem kazanmaya başlamıştır. Ünlü bilim felsefecisi Imre Lakatos’a göre bilimsel geçmişi olmayan bilim felsefesi bir işe yaramayacağı görüşüne nazaran Kuhn’un görüşü, bilim tarihini bozmaya yönelik uygulamaların bilime zarar vereceği şeklinde olmuştur. Bilgilerin nesnel ölçütlerle ölçülebileceğinden ziyade çeşitli ama kendi içinde birbiriyle örtüşen izlenimlerin çatışmasıyla ortaya çıkan kavramsal değimlerle yaratılabileceğinden bahsetmektedir. Kuhn, birbiri ile rekabet içinde olan birbirinden farklılık gösteren bilimsel bakış açısına “Paradigma” adını vermiştir. Bu kavram dahilinde bilim ve bilim adamı tanımların