Ana içeriğe atla

Avrupa Birliği Kurumları

AVRUPA BİRLİĞİ KURUMLARI
Avrupa Birliği, işleyişini daha verimli kılmak için çeşitli kurumlar oluşturmuştur. Bu kurumlar; Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Adalet Divanı, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Birliği Sayıştayı, Ekonomik ve Sosyal Komite, Bölgeler Komitesi ve Ombudsmandır.
1)      Avrupa Birliği Konseyi
Konsey kavramı çoğu zaman anlam kargaşasına yol açmaktadır. Bunun sebebi Avrupa Konseyi Zirvesi, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’nin çoğu zaman Türkçeye Avrupa Konseyi olarak çevrilmesinden kaynaklanmaktadır. Öncelikle Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği içerisinde yer alan bir kurum değildir. 1949 yılında kurulan kuruma üye olabilmek için Avrupa Birliği üyesi olma şartı aranmamaktadır. Avrupa Konseyi, insan ve azınlık haklarını korumak amaçlı kurulmuş bir örgüttür. En önemli mekanizması ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir.
Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi olarak da adlandırılan Avrupa Birliği Konseyi, başlangıçta birliğin tek yasama organı olarak görevini sürdürmekteydi. Ancak son zamanlarda Avrupa Parlamentosu’nun yetkilerinin arttırılmasıyla beraber bu yetkiyi Parlamento ile paylaşmaya başlamıştır. Konsey, genel ekonomik koordinasyonların yanında Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, adil işbirliği gibi siyasal konularla da ilgilenmektedir. Birlik adına uluslararası antlaşmaları imzalama yetkisine sahiptir. Birlik bütçesi konusunda Parlamento ile birlikte çalışır. Konsey, Birliğin merkezi karar alma birimi görevini sürdürmektedir. Konsey toplantılarına, gündeme göre değişen konular bağlamında üye ülkelerin bakanları katılır. Konsey’e yardımcı olabilmek adına COREPER denilen yapılar oluşturulmuştur.
Konsey’de 3 farklı karar alma yöntemi bulunmaktadır. Bunlar basit çoğunluk, nitelikli çoğunluk ve oybirliğidir. Oybirliği yönteminde kararların alınabilmesi için üyelerin tamamı olumlu yönde oy kullanmalıdır. Basit çoğunlukta ise üye ülkelerin yarısından fazlasının olumlu yönde oy kullanması gerekmektedir. Nitelikli oyçokluğunda ise Lizbon Antlaşması ile Birliğin nitelikli çoğunlukla karar alma alanları genişletilmiştir. Buna göre üye ülkelerin en az %55’i olumlu oy kullanmalı ve bu ülkeler Avrupa Birliği nüfusunun en az %65’ini oluşturmalıdır. Lizbon Antlaşması bu yeni sisteme “Çifte Çoğunluk” adını vermiştir.
Avrupa Konseyi Zirvesi ise Lizbon Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin resmi bir kurumu haline gelmiştir. Böylece bir zirve başkanlığı oluşturulmuş ve Avrupa Birliği uluslararası alanda somut bir şekilde ve üye devletlerden ayrı olarak daha belirgin hale gelmiştir. Zirve, üye devletlerin devlet bakanları ile gerçekleşmektedir. Bu sebepten dolayı Birliği ilgilendiren en önemli konuların kararları Zirvede alınmaktadır. Zirve kararları oybirliği ile alınmaktadır.
2)      Avrupa Birliği Komisyonu
Önceki adı Yüksek Otorite olan Avrupa Birliği Komisyonu, Birliğin yürütme organı olarak tanımlanmaktadır. Komisyonda her ülkeden 1 üye görev yapmaktadır ve komisyon üyeleri bağımsız olarak çalışmak zorundadır. Görev süreleri 5 yıl olarak belirlenmiştir. Komisyon, Birlik hukukunun koruyucusu rolünü üstlenmektedir. Öyle ki Birlik hukukuna aykırı hareket eden üye devletlere karşı Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda dava açma yetkisine sahiptir. Konsey tarafından çerçevesi belirlenen politikaların ve bütçenin uygulanmasından Komisyon sorumludur. Komisyon, antlaşmalarda aksi belirtilmediği sürece Birliği uluslararası örgütlerde temsil etme yetkisine sahiptir.
3)      Avrupa Parlamentosu
Önceki adı “Asamble” olan Parlamento, 1962 yılından bu yana Avrupa Parlamentosu ismini kullanmaktadır. Avrupa Tek Senedi ile birlikte Birlik metinlerinde “”Avrupa Parlamentosu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sadece danışma rolü olan Parlamentonun işlevi, Avrupa halklarını temsil etmek, yasama sürecine ve karar alma süreçlerine katılmak olarak belirlenmiştir. Parlamentonun Birlik bütçesi üzerinde önemli yetkileri bulunmaktadır. Parlamento başkanının onayı olmadan bütçe yürürlüğe girememektedir.
Parlamento seçimleri 5 yılda bir yapılmaktadır. Avrupa Parlamentosu başkanı 2,5 yıllığına gizli oy ile seçilmektedir. Ulusal partilerin Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılma hakkı bulunmamaktadır. Avrupa Parlamentosunda yer almak isteyen partilerin en az 5 farklı ülkede örgütlenmiş olması gerekmektedir. Lizbon Antlaşması ile Parlamenterlerin sayısı, Parlamento başkanı ile 751 olarak belirlenmiştir.
4)      Avrupa Birliği Adalet Divanı
Merkezin Lüksemburg’da yer aldığı Avrupa Birliği Adalet Divanı 1952 yılından bu yana faaliyet göstermektedir. Adalet Divanında 28 adet yargıç görev almaktadır ve bu yargıçlar üye devletlerden bağımsız olarak karar almak durumundadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı’na yardımcı olmak için Genel Mahkeme ve Kamu Hizmetleri Mahkemesi oluşturulmuştur.
Divanın bakmakta olduğu davalar genel itibariyle 5’e ayrılmaktadır. Bunlar,
a)      Önkarar Davaları: Ulusal mahkeme önüne gelen davalar eğer Avrupa Birliği hukukunu da ilgilendiriyorsa ve ulusal mahkeme kuralın yorumuyla ilgili olarak şüpheye düşerse kararını vermeden önce Avrupa Birliği Adalet Divanı’na başvurarak bir görüş alabilmektedir.
b)      İhmal Davaları: Üye ülkelerden herhangi birinin Avrupa Birliği hukukundan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediği durumlarda gerçekleşen davalardır.
c)      İptal Davaları: Avrupa Birliği hukuk kurallarından birinin genel hukuk sistemine aykırı olduğu durumu bulunursa o kuralın iptali için açılan davalardır.
d)     Hareketsizlik Davaları: Avrupa Birliği Antlaşması’nın getirdiği bir kararı almayan Konsey, Komisyon, Parlamento veya Avrupa Merkez Bankası aleyhine Avrupa Birliği’nin diğer kurumları üye ülkeler ve belirli durumlarda bu kararın alınmamasından etkilenen birey ve şirketler bu tür davalar açabilmektedir.
e)      Tazminat Davaları: Avrupa Birliği kurumlarının almış olduğu bir karardan zarar uğrayan kişi ya da şirketlerin açmış oldukları davalardır.
5)      Avrupa Sayıştayı
1975 yılında bütçeyi denetlemek amacıyla kurulmuştur. Sayıştay, Avrupa Birliği kaynaklarının nasıl ve ne şekilde kullanıldığını denetlemektedir. Birlik tarafından kurulan organ, ofis ve ajansların bütün gelir gider hesaplarının incelenmesinde aktif rol oynamaktadır. Birliğin bütün gelirlerinin toplanıp, toplanmadığını incelemektedir. Bu denetim sonucunda Konsey ve Parlamento’ya yıllık raporlar hazırlamaktadır. Parlamento bu raporları değerlendirmeye aldıktan sonra Komisyon’un bütçe konusunda yaptığı uygulamaları onaylayıp, onaylamayacağı konusunda karar vermektedir.
6)      Avrupa Merkez Bankası
1998 yılında Avrupa Para Enstitüsü’nün yerini alan Avrupa Merkez Bankası’nın temel görevi Euro’nun yönetimidir. Ayrıca üye devletlerin rezervlerini tutmak, ödemeler dengesinin etkili bir şekilde işlemesini sağlamak, Euro banknotlarını basmak gibi görvleri de bulunmaktadır. Enflasyonu kontrol altında tutmak için çalışmalar yapan Avrupa Merkez Bankası’nın hissedarları Avrupa Birliği üyesi olan tüm devletlerdir.
7)      Ekonomik ve Sosyal Komite
Sivil toplumun Avrupa Birliği düzeyinde temsil edildiği yer olan Ekonomik ve Sosyal Komitede 3 ana grup bulunmaktadır. Bunlar;
a)      İşveren Grubu: Hem özel hem de kamu sektöründen çeşitli büyüklüklerdeki farklı firmaların temsilcileri.
b)      İşçi Grubu: Çeşitli sektörlerdeki iş gruplarından ulusal sendika temsilcileri
c)      Diğer Çıkar Gruplar: Sivil Toplum Kuruluşları, çevre örgütleri, tüketiciler vs.
Ekonomik ve Sosyal Komite’nin temel amacı katılımcı sivil toplumu teşvik etmektir.
8)      Bölgeler Komitesi
Yerel ve bölgesel temsilcilerden meydana gelen ve bu temsilcilerin fikirlerinin Avrupa Birliği düzeyinde tartışıldığı yerlerdir. Komite, Maastricht Antlaşması ile kurulmuştur. “Subsidiarite” ilkesinin uygulandığı bir Avrupa Birliği kurumudur. Bu sebeple Komite kendisini “Subsidiarite” ilkesinin ana savunucusu olarak görmektedir.
9)      Avrupa Yatırım Bankası
Birliğin en köklü kurumlarından biri olan Avrupa Yatırım Bankasının merkezi Lüksemburg’da yer almaktadır. Amacı Avrupa entegrasyonuna katkı sağlayacak projelere finansman sağlamaktır. Özellikle Avrupa Birliği’nin en önemli politika alanlarından biri olan Bölgeler Politikası ile yakından işbirliği içerisindedir. Avrupa Yatırım Bankası kar amacı gütmemektedir.
10)  Ombudsman
Maastricht Antlaşması ile kurulan Ombudsmanın merkezi Strazburg’dadır. Avrupa vatandaşlığı kavramının kurumsal olarak içini doldurmayı amaçlayan Ombudsman, Avrupa Birliği yönetimi hakkında halkın şikayetlerini değerlendirmektedir. Ombudsman, Avrupa vatandaşlarının Avrupa Birliği kurumlarıyla olan bağlarını güçlendirerek demokratik bir denetim mekanizması oluşturmaktadır. Bu nedenle de Ombudsmanı Avrupa Parlamentosu atamaktadır. Avrupa Birliği’nin Adalet Divanı, Genel Mahkeme ve Kamu Hizmetleri Mahkemesi dışında kalan tüm kurum ve organları hakkında ayrımcılık, tutarsızlık, yetkilerin kötüye kullanımı gibi şikayetler Ombudsman’a gelmektedir.
KAYNAKÇA
Haluk Özdemir, Avrupa Mantığı Avrupa Bütünleşmesinin Teori ve Dinamikleri, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2012.
Çağrı Erhan, Haluk Günuğur, Ozan Turhan, Beril Dedeoğlu, Elif Dağdemir, Ercüment Tezcan, Sanem Baykal, İlke Göçmen, Avrupa Birliği, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2684, 2012.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İkincil Veriler Nedir?

“ Bilgi veren, sorunu çözmemize ya da karar vermemize yardımcı olan her türlü bilgi ya da olguya veri adı verilir .” [1] Bir araştırmanın yapılabilmesi için verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Araştırma öncesinde hangi verilere ihtiyaç duyulduğunun belirlenmesi gereklidir. İster nitel, ister nicel araştırma olsun gerekli olan verileri elde etme yöntemleri çeşitlilik göstermektedir. Örneğin kütüphane, deneyler, gözlemler, kurum ve kuruluşlardan verilerden elde edebilmek mümkündür. Burada önemli olan araştırma için kullanılan verilerin doğru olmasıdır. [2] Araştırma kaynakları ve kurumsal kaynaklar birbirinden farklılık göstermektedir. Araştırma raporları, geçmiş zamanda gerçekleştirilmiş araştırmaların raporlarını içermektedir. Oysa ki kurumsal kaynaklar dergiler, makaleler, gazeteler vb. yayınları içermektedir. Kaynaklar birincil veri ve ikincil veri kaynaklar olarak ayrılmaktadır. Birincil veri kaynaklarda yazar, olayın bizzat tanığıdır. Yazarın hayatta olup olmadığı önemli değildir.

Pazarlamanın Tarihsel Gelişimi ve Dönüşümü

Pazarlama tarihi, insanlık tarihi kadar eskiye dayandırılmaktadır. 1850’li yıllardan itibaren pazarlama alanı birçok evrimleşme geçirmiştir. Kavramın evrimleşmesinin nedenleri; teknolojinin, özellikle internetin yaygınlaşması, globalleşmenin meydana gelmesi ve insanların eğitim alma sürelerinin artmasıyla bilinçlenmenin artması olarak gösterilmektedir. Bütün bu nedenler neticesinde dünya tek bir Pazar konumuna gelmiştir. İletişim araçlarının gelişimi ile iletişim artmış ve böylece pazarlama kavramı değişim sürecine girmiştir. Geleneksel pazarlama, üretim ve satış kavramlarına vurgunun yapıldığı bir dönemi kapsamaktadır. Geleneksel pazarlamanın temel amacı en uygun ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma karmasını oluşturmaktır. İşletme odaklı bir yaklaşım söz konusudur. Geleneksel pazarlamada ne kadar çok kişiye satış yaparsan o kadar iyi mantığı bulunmakta, dolayısıyla müşterilerin özellikleri, davranışları, yaklaşımları dikkate alınmamaktadır. Müşteri hep geri planda kalmaktadır. Çünkü ü

Max Weber'in Protestan Ahlakı

Ünlü Alman düşünür Max Weber’in kaleme aldığı “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm’in Ruhu” adlı eserde yazar, kapitalizmin gelişmesinde dinin etkisinin olup olmadığını, eğer dinin bir etkisi var ise bu etkinin ne boyutta olduğunu araştırmıştır. Weber’in temel argümanı Protestanlığın, kapitalizmin gelişiminde yardımcı bir etken olması yönündedir. Bir ülkede yaşayan farklı mezheplerin istatistiki verilerine bakıldığında işverenin, işçi sınıfına mensup yüksek kesimli kişilerin, teknik eğitim alan personelin yani kısacası nitelikli ve kalifiyeli kişilerin genel olarak Protestan mezhebinin özelliklerine sahip olduğu görülmektedir. Yazara göre bu durum yalnızca Almanya, Polonya vb. ülkelerde geçerli olmayıp, kapitalizmin yer aldığı yerlerde de  geçerli olmaktadır. Protestanların diğer nüfuslara nazaran ekonomik açıdan daha çok kazanmaları birçok yönden değerlendirildiğinde bu nedenler belirli bir mezhebe üye olmaktan ziyade bütün bunlar bir sonuç olarak belirtilmiştir. İmparatorlukta yer alan d