Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Avrupa Birliği Genişleme Süreci

AVRUPA BİRLİĞİ GENİŞLEMESİ Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun kurulması süreci ile birlikte topluluğun gün geçtikçe güçlenmesi Avrupalı devletlerin dikkatini çekmeye başlamış ve bu devletler topluluk içerisinde yer almak için üyelik başvurusunda bulunmuşlardır. Avrupa Birliği’ne üye olabilmek için bazı koşullar gereklidir. Bu koşullar; “SİYASİ KRİTER: Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlık haklarını güvence altına alan kurumların varlığı. EKONOMİK KRİTER: İşleyen ve aynı zamanda Birlik içinde rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir serbest piyasa ekonomisinin varlığı. TOPLULUK MEVZUATININ BENİMSENMESİ: Siyasi, ekonomik ve parasal birliğin hedeflerine bağlı kalmak üzere üyelik için gerekli yükümlülükleri yerine getirebilme kapasitesine sahip olmak.” [1]  olarak belirlenmiş olsa da aday ülkeler bütün bu koşulları yerine getirmiş dahi olsa Birliğe kesin üye olacakları düşünülmemelidir. Birliğin aday ülkeyi içine alabilecek bi
En son yayınlar

Avrupa Birliği Kurumları

AVRUPA BİRLİĞİ KURUMLARI Avrupa Birliği, işleyişini daha verimli kılmak için çeşitli kurumlar oluşturmuştur. Bu kurumlar; Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Adalet Divanı, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Birliği Sayıştayı, Ekonomik ve Sosyal Komite, Bölgeler Komitesi ve Ombudsmandır. 1)       Avrupa Birliği Konseyi Konsey kavramı çoğu zaman anlam kargaşasına yol açmaktadır. Bunun sebebi Avrupa Konseyi Zirvesi, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’nin çoğu zaman Türkçeye Avrupa Konseyi olarak çevrilmesinden kaynaklanmaktadır. Öncelikle Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği içerisinde yer alan bir kurum değildir. 1949 yılında kurulan kuruma üye olabilmek için Avrupa Birliği üyesi olma şartı aranmamaktadır. Avrupa Konseyi, insan ve azınlık haklarını korumak amaçlı kurulmuş bir örgüttür. En önemli mekanizması ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi olarak da adlandırılan Avrupa Birliği K

Osmanlı Devleti'nde Siyasi Ritüeller

International Journal of Academic Value Studies dergisinde yayınlanan "Osmanlı Devleti'nde Siyasi Ritüeller"başlıklı yazıma http://www.javstudies.com/Makaleler/1309001598_17.%20ID_661.%20La%C3%A7in%20AKYIL_205-212.pdf  adresinden ulaşabilirsiniz.

Max Weber'in Protestan Ahlakı

Ünlü Alman düşünür Max Weber’in kaleme aldığı “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm’in Ruhu” adlı eserde yazar, kapitalizmin gelişmesinde dinin etkisinin olup olmadığını, eğer dinin bir etkisi var ise bu etkinin ne boyutta olduğunu araştırmıştır. Weber’in temel argümanı Protestanlığın, kapitalizmin gelişiminde yardımcı bir etken olması yönündedir. Bir ülkede yaşayan farklı mezheplerin istatistiki verilerine bakıldığında işverenin, işçi sınıfına mensup yüksek kesimli kişilerin, teknik eğitim alan personelin yani kısacası nitelikli ve kalifiyeli kişilerin genel olarak Protestan mezhebinin özelliklerine sahip olduğu görülmektedir. Yazara göre bu durum yalnızca Almanya, Polonya vb. ülkelerde geçerli olmayıp, kapitalizmin yer aldığı yerlerde de  geçerli olmaktadır. Protestanların diğer nüfuslara nazaran ekonomik açıdan daha çok kazanmaları birçok yönden değerlendirildiğinde bu nedenler belirli bir mezhebe üye olmaktan ziyade bütün bunlar bir sonuç olarak belirtilmiştir. İmparatorlukta yer alan d

Kuhn'un Paradigması

        Thomas Kuhn’un kaleme aldığı 1962 yılında yayınlanan “Bilimsel Deneyimlerin Yapısı” adlı eser, bilim dünyasında geniş bir etki yaratmış, konunun analizi açısından farklı bir yer edinmiş, pek çok bilim adamı tarafından bilim dünyasına yol gösteren bir eser olarak tanımlanmıştır.  19. yy ile birlikte Evrim Teorisi’nin ortaya çıkmasıyla toplum bilimleri ve doğa bilimleri önem kazanmaya başlamıştır. Ünlü bilim felsefecisi Imre Lakatos’a göre bilimsel geçmişi olmayan bilim felsefesi bir işe yaramayacağı görüşüne nazaran Kuhn’un görüşü, bilim tarihini bozmaya yönelik uygulamaların bilime zarar vereceği şeklinde olmuştur. Bilgilerin nesnel ölçütlerle ölçülebileceğinden ziyade çeşitli ama kendi içinde birbiriyle örtüşen izlenimlerin çatışmasıyla ortaya çıkan kavramsal değimlerle yaratılabileceğinden bahsetmektedir. Kuhn, birbiri ile rekabet içinde olan birbirinden farklılık gösteren bilimsel bakış açısına “Paradigma” adını vermiştir. Bu kavram dahilinde bilim ve bilim adamı tanımların